Slovenya da görülmesi gerekenler listesinin başında gelen Bled gölüde bizim listemizde yerini almıştı, görmeden dönmek olmaz. Slovenya’nın en çok turist çeken yeridir kendisi.  Avrupa’daki 3. en büyük orman alanlarına sahip Slovenya da yeşile bol bol doyacaksınız.

Önce kendi fikrimi söylemem gerekirse ben insan elinin değdiği ve bozulmaya yüz tutmuş kalabalık yerleri bir türlü sevemedim. Tabiki de doğası bozulmamış ancak oteller casinolar bence ruhunu kaybedebilir. Nasıl Karadeniz’e gittiğimizde yeni yapılaşmalara kızıyorsam burada da böyle birşey sezdim.

Bled Gölü, başkent Ljubljana’nın kuzeyinde ve Avusturya’nın güney sınırına yakın, Slovenya’nın Gorenjska bölgesinde bulunuyor. Ljubljana merkeze 55 60 km mesafede bled gölü ama biz Krajska Gora dönüşü yolumuzun üstünde olduğundan orayı da aradan çıkarmış olduk. Küçük bir yer yarım gün bile yeterli olacaktır. Göl çevresinde hem araç yolu hem yaya yolu var araç ile yaklaşık 20 dk, yürüyerek max 1,5 saatte tüm adayı turlayabilirsiniz.

Bled gölü Buzullar ve tektonik oluşumların karışımı ile oluşmuştur. Bled gölü üzerindeki ada, göle ayrı bir hava katmaktadır. Slovenya gerçekten yeşilliğe doymuş bir memleket biz araç ile bir tam tur attıktan sonra, biraz yürüdük biraz göl kenarında banklarda oturduk huzur bulduk.

Bled kalesine çıkıp enfes manzarayı oradan da görebilirsiniz. Kasabaya yürüyüş mesafesinde olan kaleye giriş ücreti 10€ biz hava karardığı için girmek istemedik.  Slovenya’nın en eski kalesi olarak bilinen Bled Kalesinin tarihi; MS 1004 yılına kadar dayanıyor. Alman İmparator 2. Henry’nin bölgenin mülkünü Brixen Psikoposlarına verdikten sonra, duvarlarla korunan kulenin yerine 1011 yılında ilk kule inşa edilmiş. Ortaçağ’da, daha fazla kule ile kale güçlendirilmiş.

Kale inşa edilirken feodaller ve hizmetliler için iki ayrı bölüm olarak faaliyete girmiş. 16. yy’da depremle zarar gören kaleye fresk tarzı boyama ve taşlarla oyulmuş paletlerle son hali verilip günümüze kadar bu şekilde gelmiş. Bled kalesinde, birde 16. yy’da inşaa edilen ve psikoposlar tarafından kutsanmış olan gotik bir şapel bulunuyor.

Bu arada Bled kalesi, günümüzde sergi alanı olarak da kullanılıyor. Almış olduğunuz bilet ile Bled kasabasının geçmişten günümüze tarihsel gelişimini ve antik kazılarda ortaya çıkmış kalıntıları görebileceğiniz sergi alanını ziyaret edebilirsiniz. Bunun yanında, eğer bahar ve yaz aylarında kalede bulunursanız, çok sayıda kültürel etkinliğe de denk gelebilirsiniz. Ayrıca, Bled kalesinde bulunan restaurant’da manzara eşliğinde yemek  yiyebilirsiniz. Bu kasabanın her yerinde romantizmi sonuna kadar yaşayabilirsiniz.

Kaleye çıkarken sizi  St. Martin kilisesi karşılıyor, 15. yy’da inşa edilen gotik bir kilise. Kilisenin 20. yy başlarında restore edilmesiyle şuan ki haline kavuşmuş olduğu biliniyor.

Bled gölünde gidilmesi gereken en önemli yer tabiki bled adası. Öncelikle bu adaya gidebilmek için,  Ya Pletna botlarına binmek (tek kişi 14 euro) ya da bot kiralamak (3 kişiye kadar saatlik 12 euro, 5 kişiye kadar saatlik 17 euro). eğer kalabalıksanız ikinci seçenek daha makul tabiki ancak kol kasınıza güveniyorsanız.

Bled gölü adası ve üzerinde bulunan Pilgrimage kilisesi, en dikkat çekici noktalardan biri olarak Slovenya’nın tanıtımlarında her daim ön plana çıkıyor. Efsaneye göre eski zamanlarda Slav tanrıçası Ziva’nın tapınağı olan bölgede, Hristiyanlar ve Paganların savaşı sonrasında kilise inşa edilmiş ve tapınak ortadan kaybolmuş. Fakat, arkeologlar tarafından yapılan araştırmalarda,  tapınağa ait kalıntılar ve 124 adet toplu mezar bulunmuş. Bled gölün ortasındaki Pilgrimage kilisesi ise şu anki görüntüsünü 17. yy’da almış olmasının yanında, kilisede 15. yy’da inşa edilen 54 mt. yüksekliğinde bir çan kulesi bulunuyor. Ayrıca, inanışa göre bu çanın zilini çalan kişinin dileğinin gerçekleşmesi için Meryem Ana’nın onurlandırıldığı söylenir. Bir rivayete görede Bled Gölündeki Kilise’de çiftler damadın gelini 99 basamağı çıkarması şartıyla evlenebiliyormuş.

 

Eğer vaktiniz varsa konaklamak isterseniz de Bled’in kuşkusuz en güzel oteli 100 senelik olan ve birçok ünlüyü ağırlamış olan Hotel Toplice’dir. Göl kenarında genelde otel çok az bulunuyor. Göl kenarı otellerinden bir diğeri ise Villa Bled diyebilirim. Ön plana çıkan oteller bunlar olsa da küçük ve şirin birçok pansiyon var.

Peki Bled de meşhur ne yemeliyiz derseniz Kremsnita diyebilirim. Yani ben çok beğendim mi hayır 🙂 altı muhallebi üstü krema en üstünde milföy çok tadı olmayan hafif bir tatlı kahveyle deneyebilirsiniz. Ben Vila Preseren de yedim burası hem şirin bir pansiyon hemde restaurant yemekte yiyebilirsiniz. Kremsnita çok kötü değil gelmişken deneyin bence bizim tatlıların kıymetini anlayabilirsiniz.  Ben birde masa örtülerine bayıldım bir tane istedim çok nazikler beni kırmadılar.